Akçakocalı aile deniz kıyısındaki tarlalarına açma yapıp soğan dikmiş. İyi ürün almışlar; çocukları Ali doğmuş berekete ek. İlkbahar gelince soğanlar baş vermiş. Kadın bebeği Ali' yi de alıp gider olmuş soğan bostanına. İki defne ağacının arasına bi salıncak kurup, oğlunu sarıp sarmalayıp yatırırmış. Sonra elinde çapası başlıyor çalışmaya. Ali uyuyup uyanp da ağladığında koşup varırımış yanına. Bebek acımıştır deyip meme verirmiş.
Birgün gene aynı şey omuş. Ama bir tuhaflık varmış. Ali kundaktan çıkmış, biraz da ıslak. Üstelik meme de emmiyor. Kadın telaşlanmış, acaba oğlum hasta mı diye kaygılanmış.
Ertesi günü bir yandan da oğlunu gözlüyormuş. Bir ses duymuş birden, incecik bir ses "Aliii..." diye sesleniyor. Etrafa bakınmış kimseler yok. Birden denizde bir kıpırtı sezmiş, bakmış ki, bir deniz kızı, belden yukarsı insan, aşağısı balık. Yüzgeçleri üzerinde yürüyerek çıkmış denizden. Ali' nin salıncağına doğru yürüyor.
Kalakalmış kadın olduğu yerde. Denizkızı varmış salıncağa, Ali' nin ellerini çözüp emzirmiş oğlanı. Sonra da geldiği gibi dönmüş denize, "Aliii..." diye seslenerek denizde kaybolup gitmiş.
Kadın eve dönüp kocasına anlatmış gördüklerini.
Kocası düşünüp taşınmış. "Sakın dokunma, kimseye de anlatma, demiş. Sonra belki kızar da bir zarar verir belki oğlumuza."
Denizkızı hergün gelir bebği emzirir ve denize dönermiş.
Ali biraz büyüyüp memeden kesilince denizkızı bu kez gelir Ali' yi alır denize götürümüş. Ana oğul gibi oynarlamış denizde. Sonra Ali akşam çeşit çeşit balıkla dönermiş.
Gün geçmiş, devran dönmüş, Ali delikanlı olmuş. Bir kıza sevdalanmış. Anasıyla babası varıp istemişler kızı, düğün dernek kurulmuş, Ali evlenmiş.
Artık deniz kıyısındaki soğan bostanına Ali bakarmış. Birgün karısıyla gitmiş bostana. Aline iki çakıl taşı alıp denize sokmuş ellerini ve vurmuş üç kere taşları birbirine.
İnceden bi ses gelmiş uzaklardan Aliii... diye.
Ardından deniz kızı görünmüş uzakta. Aliye karısına uzun uzun bakıp dönmüş denizin derinliklerine.
Ali sonraki günlerde ne kadar denize sokup ellerini çakıl taşlarını vurmuşsa da birbirlerine gelen giden olmamış.
Karısı çok üzülmüş bu duruma. Kendine bir şalvar yaptırmış denizkızının belden aşağısına benzeyen.
Onu gören Akçaşehir kızları bir biri ardına aynı şalvardan yaptırp giymişler.
Akçaşehir deniz kızlarıyla dolmuş.
Ertesi günü bir yandan da oğlunu gözlüyormuş. Bir ses duymuş birden, incecik bir ses "Aliii..." diye sesleniyor. Etrafa bakınmış kimseler yok. Birden denizde bir kıpırtı sezmiş, bakmış ki, bir deniz kızı, belden yukarsı insan, aşağısı balık. Yüzgeçleri üzerinde yürüyerek çıkmış denizden. Ali' nin salıncağına doğru yürüyor.
Kalakalmış kadın olduğu yerde. Denizkızı varmış salıncağa, Ali' nin ellerini çözüp emzirmiş oğlanı. Sonra da geldiği gibi dönmüş denize, "Aliii..." diye seslenerek denizde kaybolup gitmiş.
Kadın eve dönüp kocasına anlatmış gördüklerini.
Kocası düşünüp taşınmış. "Sakın dokunma, kimseye de anlatma, demiş. Sonra belki kızar da bir zarar verir belki oğlumuza."
Denizkızı hergün gelir bebği emzirir ve denize dönermiş.
Ali biraz büyüyüp memeden kesilince denizkızı bu kez gelir Ali' yi alır denize götürümüş. Ana oğul gibi oynarlamış denizde. Sonra Ali akşam çeşit çeşit balıkla dönermiş.
Gün geçmiş, devran dönmüş, Ali delikanlı olmuş. Bir kıza sevdalanmış. Anasıyla babası varıp istemişler kızı, düğün dernek kurulmuş, Ali evlenmiş.
Artık deniz kıyısındaki soğan bostanına Ali bakarmış. Birgün karısıyla gitmiş bostana. Aline iki çakıl taşı alıp denize sokmuş ellerini ve vurmuş üç kere taşları birbirine.
İnceden bi ses gelmiş uzaklardan Aliii... diye.
Ardından deniz kızı görünmüş uzakta. Aliye karısına uzun uzun bakıp dönmüş denizin derinliklerine.
Ali sonraki günlerde ne kadar denize sokup ellerini çakıl taşlarını vurmuşsa da birbirlerine gelen giden olmamış.
Karısı çok üzülmüş bu duruma. Kendine bir şalvar yaptırmış denizkızının belden aşağısına benzeyen.
Onu gören Akçaşehir kızları bir biri ardına aynı şalvardan yaptırp giymişler.
Akçaşehir deniz kızlarıyla dolmuş.
*Emekli öğretmen Mehmet Özdemir tarafından anlatılarak kayda geçirilen Denizkızı söylencesi metni, Akçakoca Kaymakamlığı tarafından Mayıs 2009 tarihinde bastırılan Akçakoca Kitapçığı' ndan alınmıştır.